Yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkan expressionism akımının, Türkçe karşılığı olan dışavurumculuk, duygu ve düşüncelerin hiçbir etki ve tesir altında kalmaksızın dışa vurulması olarak tanımlanabilir.
Dışavurumculuk, hayatta var olan çirkinlikleri, güzelmiş gibi gösteren sanat anlayışının, insanları kandırmak olduğunu savunur ve bu durumu kesinlikle reddeder. Dışavurumculuk, hayatta bulunan gerçeklerin sadece güzel yanlarının olmadığını, çirkin taraflarının da var olduğunu ve anlatılması gerekliliğini savunur. Hayatın tozpembe olarak anlatılmasına karşıdır. Dışavurumculuk, seçtiği yöntemlerin temeli bakımından romantizm akımına benzer, ancak aslında bu akımdan oldukça farklıdır. Bu akımda, dış dünyada var olan gerçeklerin, iç dünyanın süzgecinden geçirilerek aktarılması temel amaçtır. Doğal olanı doğal ve olağan olarak anlatılmalıdır anlayışı, 1900’ lü yıllarda ortaya çıkan ekonomik kriz ve paralelinde gelişen savaşlar doğrultusunda, insanlara gösterilmek istenen gerçek dışı dünyaya karşı çıkmış bir akımdır. En başta Freud’ un karşı çıktığı bu akımı, müzikte G. Mahler, Schönberg gibi besteciler müziğe aktarmışlardır.

Resim sanatında da şiddetin, gerçekliğin ve gerilimin temelinde de, dışavurumculuk akımı bulunmaktadır. Soyut resimlerin yoğunlukta kullanıldığı bu akımda, iç dünyanın, gerçekliğini anlatma ihtiyacı, renklerle sağlanmaktadır.
Temeli insani değerlere dayalı olan akım, ruhbilimciler, yazarlar, felsefeciler, ressamlar, besteciler gibi aydınların, dünyadaki doğruları anlatma biçimi olarak sığındıkları yöntemdir.
http://www.bilgiustam.com/disavurumculuk-nedir/
Dışavurumcu resim
Bozulmuş çizgiler, şekiller ve abartılı renklerle sanatçının duygusal dünyasını aktarmayı hedefler. 19. yüzyıl gerçekçilik ve idealizmine karşıt anti-natüralist öznelliğe sahip bir bakış açısı içerir.
Edward Munch'un Çığlık adlı tablosu, bunun belirgin bir örneğidir.
Ekspresyonist bir sanat eserini yorumlarken çizgilerin, renklerin kullanımına dikkat edilmelidir. Sivri keskin çizgiler, kırmızı ve tonları öfkeyi ön plana çıkarırken, dairesel oluşumlar, mavi ve tonları daha çok sakinliği vurgular.
Die Brücke (Köprü) 1905-1912 Dresden- Kirchner,E.Nolde,Mueller, Rottluf, E.Heckel Der Blaue Reiter (Mavi Süvari) Münih- F. Marc, Mache, Kandinsky, Jawlensky, P.Klee
Önemli dışavurumcu ressamlar arasında Edward Munch, Kirchner, James Ensor ve Oscar Kokoschka sayılabilir. Edward Munch, Ensor ve Kokoschka, Ekspresyonist Öncüler Olarak Geçmektedir kaynaklarda.
Dışavurumcu mimari
1910 ve 1930 yılları arasında özellikle Almanya'da etkisini gösteren ekspresyonist mimari, bu anlamda da Bauhaus okuluyla paralleklikler taşır.
Bunun yanında kendine özgü dinamiklerini de belirler. 90 derecelik açıyı ortadan kaldırmak temel teknik olarak düşünülürken, işlevselliği formla bütünleştirme amacı, alışılmamış formların ve yeni malzemelerin kullanılmasıyla ifadeci mimarlık anlayışının kendine özgü dinamiklerini oluşturur. Bireysel ve dolayısıyla duygusal tasarım anlayışı, ekspresyonist mimarlığın felsefesidir.
Bruno Taut'un 1914de Köln'deki "Werkbund Sergisi" için hazırladığı "Cam Pavyon" ve Erich Mendelsohn'un 1921'de bitirilmiş olan Potsdam'da bulunan "Einstein Kulesi" ve Hans Poelzig]'in tiyatro direktoru Max Reinhardt icin hazirladigi Berlin'deki "Grosse Schauspielhaus" tiyatrosu ic dekorasyonu ekspresyonist mimarlığın onemli ornekleri olarak bildirilir. Bauhaus okulunun kurucusu Gropius, ekspresyonist mimarlığın erken döneminin temsilcisi konumundadır.
1933 yılında nazi yönetiminin Almanya'da başa geçmesinden 5 yıl sonra ekspresyonist sanat yok olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra ise brütal bir anlayışla etkinliğini yeniden göstermiştir. Çoğu ekspresyonist sanatçının kaybedilen savaşta yer almasıyla oluşan stres yüklü duygulanımları da dışavurumculuğu doğuran bir faktör olmuştur.
1960'larda yapılan Sydney Opera Binası ise, postmodern ifadeciliğin en önemli yapıtları arasında gösterilir. Dışavurumculuk, kübist, minimalist ya da fütüristanlayışlarla da özdeşleşerek temel bir sanatsal ifade olarak canlılığını sürdürür.
(Wikipedia)
**Yeni İnsan dergisinin 26. Sayısında Yiğit Tuncay, bu akım hakkında şöyle bir yorum yapar:
“İnsanın gerçeklikten soyutlanmış, edilgen ve çaresizliğini yansıtan türden edebiyat eserlerinin yazıldığı bir dönemdir bu. Erotizmin, bunalımın, hastalığın, ölümün ve gerçekliğin yerine hayal dünyasının ağır bastığı soyutlamalarla kendini anlatmaya çalışan sanatçıların çokluğu kaçınılmaz olmuştur. Bunların yanı sıra, politize olmuş, kralı, militarizmi ve burjuvaları eleştiren anarşist fikirler de edebiyata girmeye başlamışlardır.”
![]() |
Alvar-Cawen-kor-muzisyen |
![]() |
Franz-Marc-ormanda-geyik Edvard Munch
Edvard Munch (IPA: [ˈɛdvɑʈ muŋk]) (12 Aralık 1863 - 23 Ocak 1944) özellikle Çığlık isimli tablosuyla tanınmış Norveçli ekspresyonist ressamdır.
Ruhsal ve duygusal konuları işlediği resimleriyle tanındı. Alman dışavurumculuk akımının gelişmesine önemli katkıları oldu. Başlangıçta resimlerinde egemen olan içe dönük ve karamsar havanın yerini, yaşamının son yıllarına doğru yaşama sevinci almıştır.
Hayatın Frizleri adlı serinin bir parçası olan Çığlık (1893; ilk adı ile Umutsuzluk), tablosunda Munch hayat, aşk, korku, ölüm ve melankoli gibi öğeleri işledi. Diğer pek çok eserinde olduğu gibi bunun da birçok versiyonunu yaptı. 1994 ve 2004 Yıllarında iki versiyon çalındı, her ikisi de tekrar bulunmuştur.2012 yılının Mayıs ayında Çığlık tablosu 119.9 milyon dolara satılarak, açık arttırma yoluyla satılan en pahalı sanat eseri olarak tarihe geçti.
http://www.edvard-munch.com/index1.htm
|
![]() |
Edvard Munch Hasta Odası World Film History — Week 3: German Expressionism FTW |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder