31 Mayıs 2014 Cumartesi

KİNETİK SANAT

Hareket olaylarını inceleyen bilim dalıdır. 20. yy.’ da Amerika’ da doğmuş olan Op’art duran ya da hareket halinde bulunan objelerin retina ile algılanması olayı denemelerini konu edinen bir sanat türüdür. Optik deyimi hareket olayını da kapsamaktadır. Böylece kinetik-optik deyimi birbirine yakın anlamda kullanılmaktadır. Kinetik sanat büyük ölçüde optik özellik göstermektedir.[1]
Önceleri fizik ve kimya dallarında hareketle ilgili olayları tanımlamak için kullanılan kinetik sözcüğü 1945’ten sonra sanatçıları ilgilendirmeye başlamış, ışık ve hareket, plastik ve görsel sanatların tasvirinde estetik öğeler ve ifade araçları olmuştur. 1960’ ta kinetik, sanat kronolojisinin yayınlanışıyla sanat dilinde yer etmiştir.
[2]
Arkaik sanatların hareketsiz, blok gibi görünen heykelleri zamanla ve sanat anlayışlarına göre hareketlendirilmiş, barak sanat aşamasında hareket ve ışık temel sanatsal ifade öğeleri sayılmıştır. Bernini’nin Apollon ve Daphne, Prosperina’nın kaçırılması, daha sonraları Carheaux’un La Danse’i, Rude’ün Marseillaise grup heykellerinde hareket, ifadenin tümüyle bütünleyici elemanları olarak değerlendirilmiştir. Fütürist resim ve heykel sanatçısı Baccioni tümüyle hareket algısı veren mekanda tek fom sürekliliği adlı bronz heykelini, hareket olayını somutlaştırmak için yapmıştır.
[3]

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/sanat/16792-kinetik-sanat.html#ixzz33Kx2Z4xR

Alexander Calder (1898-1976)
ABD’li heykelci ve ressam. Geliştirdiği Mobil’lerle heykel alanına hareket kavramını sokan sanatçıdır. 1923’de Newyork’ta sokak ve metrodaki insanların eskizlerini yapan Calder, tek bir çizgiyle hareket duygusunu yaratabilmiştir. Sirklerden de esinlenerek hayvan, akrobat ve palyaçoları işlediği desenler yapmıştır. 1925’de desenlerden yola çıkıp ilk tel heykelleri yapmaya başlamış, 1927’de devinen oyuncaklar üretmiştir. 1930’larda soyut konstrüksiyonları, portreleri ve tel heykelleriyle Amerika ve Paris’te ün kazandı. Mondrian’dan etkilenmiş ve “devinen modrianlar” üretmeyi amaçlamıştır. 1931’de Soyutlama – Yaratma Topluluğuna katılmış aynı yıl, figüratif olmayan ilk kinetik konstrüksiyonunu yapmıştır.
Calder’in elle yada motorla hareket edebilen yapıtlarını 1932’de Duchamp “mobil”ler olarak adlandırmış. Aynı yıl ARP’da sanatçının hareket etmeyen kuruluşları için “stabil”ler deyimini önermiştir. Daha sonra bu deyimler tüm diğer heykeller içinde kullanılır olmuştur. 
1950’lerde kuleler diye adlandırdığı “duvar mobilleri” “çanlar” diye adlandırdığı “ses mobilleri” üretmiştir. 1959 tarihli stabil, ince siyah metalden yapılmış dört ayağa oturan bir korstrüksiyondur.
Komik ve fantastik olana sürekli ilgi duyan Calder yapıtlarında bu nitelikleri vermeye amaçlamıştır. 


Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/sanat/16792-kinetik-sanat.html#ixzz33Kx6OrcI



MİNİMALİZM


Minimalizm, modern sanat ve müzikte, kökeni 1960'lara giden, sadelik ve nesnelliği ön plana çıkaran bir akımdır. ABC sanatıminimal sanat gibi tabirlerle de anılır.

Görsel sanatlarda minimalizm


Richard Serra, "Berlin Eğrileri" (1986, çelik) Berlin

Ludwig Mies van der Rohe'in restore ettiği barselona'daki German Pavilion
Soyut dışavurumculuğun biçime ve duyguya verdiği aşırı öneme karşı bir tepki olarak, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmek ve ifade, tarihsel, sembolik anlamlarını minimuma indirmek amacıyla hareket etmiştir. Minimalist sanatçılar, nesnelere ve nesnelliğe olan bu ilgi nedeniyle genellikle heykel üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu alandaki önemli isimler arasında Carl AndreSol LeWittRobert MorrisRichard SerraDonald JuddDan Flavin sayılabilir. Süreç sanatıarazi sanatıperformans sanatı ve enstalasyon sanatı minimalizmden etkilenerek ortaya çıkmıştır.

Müzikte minimalizm

Görsel sanatlara benzer şekilde, müzikte de minimalizm, biçimciliğe tepki olarak çıkmış, müzikteki duygusal sterilliği, entelektüel karmaşıklığı ve diğer biçimleri ortadan kaldırma amacı gütmüştür. Tarihi veya duygusal izlenimleri en aza indirgemek için melodi ve harmonide basitlik ön plana çıkarılır, tekrarlara önem verilir. Elektronik enstrümanların kullanımı da bu amaca uygun olduğundan yaygındır. Minimalist besteciler arasında Philip GlassSteve ReichTerry RileyMichael NymanLa Monte YoungJohn Adams ve Yann Tiersen sayılabilir.

Alıntılar

Bazı edebi şahsiyetlerin minimalizm akımı hakkındaki sözleri;
  • Karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır. (Descartes)
  • Sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışıdır. (Hegel)
  • Fakirlik, yoksunluk, eksiklik değildir minimalizm; aksine bilinçli bir tercihtir; zor olanı seçmektir, azla çok yapmaktır. (Ludwig Mies van der Rohe)
  • Akla, hem de saf akla hitabeden sadece saf akıl ile haz alınan bir güzelliktir minimalizm. (Kant)

Görsel sanatlarda minimalizm


Richard Serra, "Berlin Eğrileri" (1986, çelik) Berlin

Ludwig Mies van der Rohe'in restore ettiği barselona'daki German Pavilion
Soyut dışavurumculuğun biçime ve duyguya verdiği aşırı öneme karşı bir tepki olarak, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmek ve ifade, tarihsel, sembolik anlamlarını minimuma indirmek amacıyla hareket etmiştir. Minimalist sanatçılar, nesnelere ve nesnelliğe olan bu ilgi nedeniyle genellikle heykel üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu alandaki önemli isimler arasında Carl AndreSol LeWittRobert MorrisRichard SerraDonald JuddDan Flavin sayılabilir. Süreç sanatıarazi sanatıperformans sanatı ve enstalasyon sanatı minimalizmden etkilenerek ortaya çıkmıştır.

Müzikte minimalizm

Görsel sanatlara benzer şekilde, müzikte de minimalizm, biçimciliğe tepki olarak çıkmış, müzikteki duygusal sterilliği, entelektüel karmaşıklığı ve diğer biçimleri ortadan kaldırma amacı gütmüştür. Tarihi veya duygusal izlenimleri en aza indirgemek için melodi ve harmonide basitlik ön plana çıkarılır, tekrarlara önem verilir. Elektronik enstrümanların kullanımı da bu amaca uygun olduğundan yaygındır. Minimalist besteciler arasında Philip GlassSteve ReichTerry RileyMichael NymanLa Monte YoungJohn Adams ve Yann Tiersen sayılabilir.

Alıntılar

Bazı edebi şahsiyetlerin minimalizm akımı hakkındaki sözleri;
  • Karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır. (Descartes)
  • Sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışıdır. (Hegel)
  • Fakirlik, yoksunluk, eksiklik değildir minimalizm; aksine bilinçli bir tercihtir; zor olanı seçmektir, azla çok yapmaktır. (Ludwig Mies van der Rohe)
  • Akla, hem de saf akla hitabeden sadece saf akıl ile haz alınan bir güzelliktir minimalizm. (Kant)

Robert Morris


Morris, Kansas Üniversitesi, Kansas Sanat Enstitüsü ve Reed Koleji'nde eğitim gördü. 1950'lerde başladığı resim kariyerinin ilk döneminde Soyut Dışavurumculuk'tan, özellikle de Jackson Pollock'tan etkilendi. Kaliforniya'da yaşadığı sırada ise La Monte Young ve John Cage'in çalışmalarıyla tanıştı. Bu dönemd dans ve koreografi ile ilgilenmeye başladı. 1960 yılında New York'a taşındı. Bu şehirde boşluktaki insan vücudunu keşfetmeye yönelik performans gösterileri sergiledi. Aynı fikri, ilk minimalist heykeli Two Columns'ta (İki Sütun, 1961) da ve daha sonra L Beams'te de (1965) geliştirdi.
Gene New York'ta, sanatçı, Marcel Duchamp'ın çalışmalarıyla ilgilenmeye başladı ve bu çalışmalara göndermeler içeren eserler üretti. (Box with the Sound of its Own Making(1961) ve Fountain (1963) gibi) 1963'te New York'taki Green Gallery'de minimalist heykellerini sergiledi. 1964'te ise iki performans gösterisi düzenledi: Erwin Panofsky ile birlikte21.3 ve Carolee Schneemann ile birlikte Site. Hunter Koleji'ne kaydolan Morris'in bu okuldaki tezi Brancusi üzerineydi. 1966'da Artforum'da "Heykel Üzerine Notlar"ını yayınladı. Ayrıca, New York'taki Yahudi Müzesi'nde iki L Beams sergiledi (1966).
1967'de Morris ilk arazi sanatı örneği olan Steam'i yarattı. 1960'ların sonunda ABD'de müze gösterileri düzenledi. Çalışmaları ve yazıları Clement Greenberg tarafından eleştiriliyordu. Çalışmaları daha geniş ölçekli olmaya başladıkça galeriler eserlerini sergilemek için yetmemeye başladı. 1971 yılında Tate Galeri için bir sergi düzenledi. Birçok videoda ortak çalıştığı Lynda Benglis gibi Artforum'un reklamı için mazoşist pozlar verdi.[1] 1970'lerin sonlarında, Morris destekçilerini şaşırtarak daha figüratif çalışmalara yöneldi. Bu çalışmaların temaları çoğunlukla nükleer savaştı. 1990'larda bu çalışmalarına geri döndü ve eksik parçaları tamamladı. Morris, halen New York'ta yaşamaya ve çalışmaya devam etmektedir.
1974 yılında, Castelli Galerisi'ndeki gösterisi için sadomazoşik kıyafetlerle, göğüsleri açık olarak fotoğraf çektirip bu fotoğrafla bir poster hazırlattı. Eleştirmen Amelia Jones, bu posterin aşırı derecede erkeksiliği desteklediğini ve erkekliğin homofobiklikle eşdeğer gösterildiğini iddia etti.[2] Bu posterde Morris, sanatın gücünü fiziksel kuvvetle özellikle de şiddetle bir tutmuştu.

Hard-Edge


Sert kenar resmi(hard-edge painting), 1960'larda yaygınlaşan, geç resimsel soyutlamanın bir koludur. Hepsini kapsayan genel terim renk alanı resmidir. Boyanın niteliklerini ve hareketini duyguların ifadesinde kullanan soyut dışavurumculara tepki olarak, onların kullandıkları formları kişisellikten arındırarak kendi tekniklerine adapte etmişlerdir. Renkler arası sert ve belirgin geçişler kullanılır.



POP ART

Pop art, 1950'lerde, özellikle ABD ve İngiltere'de soyut dışavurumculuğa tepki gösteren genç sanatçıların 1960'larda bir akım haline getirdikleri sanat türüdür. İngiltere ve ABD'de değişik koşullarda ve birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır.
Marcel Duchamp'ın 20. yüzyıl başında hazıryapım nesneleri bağlamları nedeniyle sanat eseri olarak sunmuş olması, pop sanatçılarının popüler kültür imgelerini benzer bir motivasyonla sunmalarında etkili olmuştur.

İngiltere'de pop sanatı

Richard Hamilton'ın "Günümüz Evleri..." başlıklı kolajı 1956'da ilk Pop Art örneği kabul edilmiştir.
İngiliz pop sanatı, Richard Hamilton'ın etkili olduğu bir dönemle başlar (1953-1957);Peter BlakeRoger Coleman gibi geç resimsel soyutlama tarzına yakın eser veren sanatçılarla devam eder (1957-1961), 1960'lardan sonra figüre geri dönülür.en sonunda pop art sanatı olur.

ABD'de pop sanatı

Amerikan pop sanatının ilk temellerinin soyut dışavurumculuk ile popüler imgeleri birleştiren Jasper Johns ve Robert Rauschenberg tarafından atıldığı söylenebilir. Sonrasında önemli sanatçılar arasında Andy WarholRoy LichtensteinClaes Oldenburg vardır. Popüler kültür imgeleri kişisellikten arındırılmış bir şekilde sunulur; örnek alınan modellerin anonim kimliklerinden çok uzaklaşılmaz.

Türkiye'de pop sanatı

Türkiye'de pop sanatı Andy Warhol akımıyla onun adını taşıyan stili ile ilk olarak izlerini bırakmaya başlamıştır. Fakat bu çizgiye sadık kalmak kaydıyla o çizginin dışına 2000'lerden sonra genç kuşak sanatçılar çıkmayı başarmış, çoğul ve renkli görünümlerin yerine daha sade ve net tekil renkler yerini almaya başlamıştır. Bu çizgiye çıkanlar çok ender sayılabilecek sanatçılardır. Pop sanatının ülkemizdeki tekil renk temsilcilerinden biri olan Ümit Bilgen (1979) alanında bir ilke imza atmış, siyah ve beyazın uyumunu bu sanata renklerin dışında uyarlamıştır. Sanatçı eserleri çoğul renklerden ziyade daha sade ve simetrik renkler olan siyah ve beyaza dönüştürmüştür. Bu anlamda Türkiye'de renk kombinasyonlarının çokça kullanıldığı stilden siyah beyaza uyarlanması ise oldukça sıradışıdır. Bu sıradışılık eserlerin farklılığında ve kullanılan materyalde kendini belli eder.

Richard Hamilton 

Richard Hamilton (d. 24 Nisan 1922, ö. 13 Eylül 2011) İngiliz ressam ve kolaj sanatçısı.
1956 yılında sergilediği "Günümüz Evlerini Bu Denli Farklı, Çekici Kılan Tam Olarak Nedir?" adlı kolajı, bazı sanat tarihçileri tarafındanPop Sanat akımının ilk örneği olarak değerlendirilir

Renk alanı resmi-Resimsel Soyutlama

Renk alanı resmi ('Color field painting'Clement Greenberg'ün sonradan kullandığı bir terim olarak Geç-resimsel soyutlama , 'Post-painterly abstraction'), 1950'lerde Mark RothkoBarnett Newman ve Clyfford Still gibi soyut dışavurumcu ressamları tanımlamak için kullanılmıştır. Genelde kompozisyon, büyük alanların tek ve düz bir renkle kapatılmasıyla oluşturulur. Amaç, resmi duygu, mitoloji ve inançlardan arındırmaktı. 1960'larda Helen FrankenthalerMorris LouisKenneth Noland bu isimlere katılmışlardır. 1964'te Clement Greenberg'ün Geç-resimsel soyutlama (Post-painterly Abstraction) isimli bir sergi hazırlaması nedeniyle 1960 nesilindeki ressamların tarzı için geç-resimsel soyutlama terimi de kullanılmıştır.


Clement Greenberg

Clement Greenberg (16 Ocak 1909 - 7 Mayıs 1994), 20. yüzyılın en etkili sanat eleştirmenlerinden olup soyut sanatın yayılmasına katkıda bulunmuştur. Özellikle Jackson Pollocktarafından başlatılan soyut dışavurumculuk (kendi tabiriyle resimsel soyutlama) akımının savunucularından olmasıyla tanınır. Bunun yanında zamanla daha saf olduğuna inandığı geç resimsel soyutlamayı desteklemeye başlamıştır.

Kiç ('Kitsch')

Greenberg ilk olarak 1939'da yayınlanan Avant-garde ve Kitsch isimli makalesiyle ün yapmıştır. Bu makalede Greenberg Modernist sanatın tüketim kültürüne karşı bir direnme yolu olduğunu öne sürmüş, kiç terimini popülerleştirmiştir. Modern sanat ona göre içinde bulunup anlamaya çalıştığımız dünyanın koşullarını incelemek için bir araçtı.

Pop sanatının reddedilmesi

Greenberg'in görüşüne göre Modernizm, sürekli değişip gelişen kiç kültürüne karşı gelmek için uyum sağlamak durumundaydı. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Greenberg avant-garde sanatta artık ABD'nin söz sahibi olduğunu düşünüyordu. Jackson Pollock, Willem de Kooning, Hans Hofmann, Elyssa Rundle gibi sanatçıları destekleyerek modern sanatın resim yüzeyinin düzleştirilmesine doğru gittiğini iddia ediyordu. Tüm bunlar Greenberg'ün 1960'larda ortaya çıkan pop sanatını reddetmesine neden oldu. Greenberg, daha sonraki nesil eleştirmenlerinden Michael Fried ve Rosalind Krauss üzerinde de etkili olmuştur.

Geç resimsel soyutlama

Greenberg'ün görüşüne göre sanat tarihindeki tüm akımlar nihai olarak geç resimsel soyutlamaya doğru ilerlemekte idi. Buna göre bu son basamak sanatın arındırılmasıydı. Saf sanat, Greenberg'e göre, konu, sanatçının kişiliği ile bağlantılar, fırça izleri gibi öğelerden arındırlmış olmalıydı. İlüzyonlara yer verilmemeli, tuvalin iki boyutluluğu öne çıkarılmalıydı. Bu özellikleri Greenberg, geç resimsel soyutlamayı, daha önceki dönemde yaygın olan soyut dışavurumculuktan ayırmak için belirtmiştir. Frank Stella bu görüşte sanat yapan ilk örnektir.

Soyut dışavurumculuk

Soyut dışavurumculuk (soyut ekspresyonizm), veya eleştirmen Clement Greenberg'in tabiriyle resimsel soyutlama, 1940'ların ortalarında New York'ta ortaya çıkan, ressamların gerçek nesnelerin temsiline yer vermeden kendilerini sadece renk ve şekillerle ifade ettikleri bir tür soyut sanattır. İlk Amerikan sanat akımı olarak kabul edilip, sanat dünyasınınmerkezinin Paris'ten New York'a kaymasında etkili olmuştur.
Soyut dışavurumculuk iki grup olarak incelenir:




Jackson Pollock

Jackson Pollock (d. 28 Ocak 1912WyomingABD – 11 Ağustos 1956New YorkABD), soyut dışavurumcu ressam, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarındadır. Damlatma tekniği (drip painting) ile boya karıştırma, fırça kullanımı gibi alışılagelmiş uygulamaları bir kenara bırakmış, yere serdiği devasa boyutlardaki tuval bezleri üzerinde hareket ederek boyayı dökme, damlatma, fırlatma suretiyle sonradan aksiyon/hareket resmi adı verilen resimler yapmıştır. Bu özelliğinden ve 'kötü adam' imajından ötürü Jack the Dripper lakabıyla da anılmıştır.
1951'den sonra koleksiyonerler ve galerilerden daha değişik resimler yapması için baskılar gelmeye başlamış, bu baskılar karşısında Pollock'un varolan alkol sorunu daha da büyümüş, resimleri karanlıklaşıp figüratif öğeleri de kapsamaya başlamıştır. 1956'da yaptığı araba kazası sonucu ölmüştür.
Harekete ve sürece verdiği beden sanatısüreç sanatıperformans sanatıFluxushappening'ler gibi birçok çağdaş akımın temelini hazırlamıştır.
"Pollock" adlı filmde de ünlü ressamın fırtınalı hayatı ele alınmıştır. Bu film ile Ed Harris en iyi erkek oyuncu dalında 2000 yılı akademi ödülü adaylığı kazanmıştır.

Sürrealizm

Gerçeküstücülük ya da sürrealizmAvrupa'da birinci ve ikinci dünya savaşları arasında gelişmiştir. Temelini, akılcılığı yadsıyan ve karşı-sanat için çalışan ilk dadaistlerin eserlerinden alır. 1924'te "Manifeste du Surrealisme"i (Sürrealizm Manifestosu) hazırlayan şairAndre Breton'a göre gerçeküstücülük,, bilinç ile bilinç dışını birleştiren bir yoldur. Gerçeküstücülük akımı, gerçek dışı anlamında değil aksine gerçeğin insandaki iz düşümü şeklinde bir yaklaşımdır.
Sigmund Freud'un teorilerinden etkilenen Andre Breton için, bilinçdışılık düş gücünün temel kaynağı, deha ise bu bilinçdışı dünyasına girebilme yeteneğiydi.
Breton’un yanı sıra Louis AragonBenjamen Peret, otomatik yazı yöntemleri üzerinde deneyler yaptılar. Kendi söylemleriyle, "gerçeküstü dünyanın düşsel, cinsel, sapkın imgelerini geliştirmeye" başladılar.
Gerçeküstücülük, yöntemli bir araştırma ile deneyi ön planda tutuyor, insanın kendi kendisini irdeleyip çözümlemesinde sanatın yol gösterici bir araç olduğunu vurguluyordu.
1925'ten sonra gerçeküstücüler dağılmaya, başka akımlara yönelmeye başladı. Ancak bu akım, resimden, sinemaya, tiyatroya kadar birçok sanat dalını derinden etkiledi. Andre Breton’un yanı sıra P. J. JouvePierre ReverdyRobert DesnosLouis AragonPaul EluardAntonin ArnaudRaymond QueneauPhilippe SoupaultArthur CravanRene CharFederico Garcia LorcaSalvador Dali,Rene Magritte gerçeküstücülük akımının önemli isimleridir.
Manifestes du surréalisme
Andre BretonSürrealizm Manifestosunu 1924 tarihinde kaleme alır. Breton, bundan önce Tristan Tzara ile Dadaizm akımı çerçevesinde yol almıştır, ancak zamanla gidilen yol ayrımı Sürrealizm akımını yaratmış, Guillaume Apollinaire de akımın başlamasından bir süre sonra adını koymuştur. Sürrealizm manifestosu da buna bağlı olarak kaleme alınmıştır. Sürrealizm akımına Louis AragonPaul EluardPhilippe Soupault da destek vermişlerdir.
Manifesto, Gallimard yayınları tarafından 1975'de basılır. Kitabın başında şu sözler yer almaktadır.
  • "Les présents textes sont extraits du volume collectif publié par les éditions Jean-Jacques Pauvert, qui réunit pour la premiére fois la totalité des écrits théoriques d' André Breton sur le surréalisme."
  • "Bu metinler, Andre Breton'un gerçeküstücülük üzerine olan kuramsal yazılarının tümünü ilk kez bir araya getiren J.J Pauvert yayınlarınca ortaklaşa çıkarılan kitaptan alınmıştır."


André Breton

Normandiya`da doğdu, tıp ve psikiyatri okudu. I. Dünya Savaşı sırasında bir nöroloji koğuşunda çalıştı. Burada antisosyal davranışlarıyla geleneksel sanat anlayışlarına karşı çıkan Alfred Jarry ve Jacques Vaché ile tanıştı. Onların düşüncelerinden etkilendi. Jacques Vaché 24 yaşında kendini Seine nehrine atarak intihar etti. Vaché`nin savaş sırasında Breton ve başkalarına yazdığı mektuplar Savaş Mektupları adı altında 1919`da yayınlandı. Bu kitap üzerine Breton`un yazdığı dört adet deneme bulunmaktadır.
1919 yılında Louis Aragon ve Philippe Soupault ile birlikte Edebiyat(Littérature) adlı dergiyi kurdu . Bu yıllarda Dadaist Tristan Tzaraile bağlantıya geçti. 1924 yılında Gerçeküstücü Araştırma Bürosunu`nun kurucu öncülerinden oldu.
Manyetik Çayırlar (Les Champs Magnétiques) kitabı ile otomatik yazı tekniği`ni pratiğe döktü. 1924 yılında Gerçeküstücü Manifesto`yu yazdı ve Gerçeküstü Devrim dergisinin editörü oldu. Etrafında — Philippe SoupaultLouis AragonPaul ÉluardRené CrevelMichel LeirisBenjamin PeretAntonin Artaud ve Robert Desnos gibi genç yazarlardan bir topluluk oluşması zaman almadı.
Arthur Rimbaud`nun özgür sanat anlayışını ve Karl Marx`ın politik düşüncelerini birleştirmek için sabırsızlanan Breton 1927`de Fransız Komünist Partisi`ne katıldı. 1933`te partiden atıldı. Bu süre içerisinde geçimini kendi sanat galerisinde sattığı tablolarla sağladı.
Breton`un öncülüğünde gerçeküstücülük tüm Avrupa`da ses getiren bir sanat anlayışı oldu ve döneminin tüm sanat dallarını etkiledi. Bu dönemin ürünü olan eserlerde insanın algısının kökenleri ve insanın etrafındaki olaylara bakış açısı sorgulandı.
1938 yılında Fransız hükümetinden aldığı kültürel komisyon ile Meksika`ya gitti. Bu Breton`a Troçki ile tanışma fırsatı sağladı ve beraber Devrimci, Özgür Bir Sanat İçin (Pour un art révolutionnaire indépendent) adlı manifestoyu yazdılar. Manifesto Breton ve Diego Rivera`nın isimleriyle yayınlandı ve o dönemlerde imkânsız gibi gözüken sanatta tam özgürlük çağrısı yapıldı.
Fransız hükümetinin çalışmalarından memnun olmayan Breton 1941`de Amerika Birleşik Devletleri`ne ve Karayip`e sığındı. Burada yazar Aimé Césaire ile tanıştı. Césaire'inMemleket`e Dönüş Defteri(Cahier d'un retour au pays natal) adlı kitabının 1947 baskısının özsözünü yazdı. Breton Paris`e 1946`de geri döndü ve Fransız sömürgeciliğine karşı121`in Manifestosu`nu yazdı. Bu manifestoda Cezayir Kurtuluş Savaşı`nı ele aldı ve ölene kadar bu konuda çalışmalarını sürdürdü. 1961-1965 yılları arasında ikinci bir gerçeküstücü grubun öncüsü olarak çeşitli sergi ve incelemelerde bulundu. 1959 yılında İspanya`da Gerçeküstücülüğe Saygı adlı bir sergi düzenledi. Bu sergide Salvador Dalí,Joan MiróEnrique Tábara ve Eugenio Granell gibi ünlü sanatçıların eserlerine yer verildi.
Kitapları arasında durum öyküleri olan Nadja (1928) ve Çılgın Aşk(L`Amour Fou) (1937) bulunmaktadır.
Breton üç kere evlendi;
André Breton 1966`da, 70 yaşındayken öldü. Mezarı Paris`tedir.